Anadolu'nun annelik tarihi Altındağ'daki Anne Müzesi'nde sergileniyor
Anne Müzesi'nde pek çok sanatçıya ait anne ve çocuk temalı tablolar, heykeller, koleksiyonlar, anne ve bebeklerin kullandığı eşyalarla Mustafa Kemal Atatürk'ün bebeklik zıbını ve başlığı ile Zübeyde Hanım'ın seccadesi sergileniyor
Teması annelik olan pek çok sanat eserinin bulunduğu, anneliğin ve Anadolu'nun annelik tarihinin sanat eserleriyle yorumlandığı "Anne Müzesi" ziyaretçilerini ağırlıyor. Altındağ Hacettepe Mahallesi Salaş Sokak'ta bulunan Anne Müzesi, Pazartesi günleri hariç her gün 10.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor.
Yazar Şermin Yaşar'ın kurduğu, salı günü ziyarete açılan müzede pek çok önemli sanatçıya ait anne ve çocuk temalı tablolar, heykeller ve koleksiyonlar yer alıyor.
Ziyaretçilerini "anne evi sıcaklığıyla karşılayan" müzede Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Baha Said Bey, Sanayi-i Nefise'nin kurucularından Fuat Soyhan, ünlü ressamlar İbrahim Balaban, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Fikret Otyam, Abidin Dino, Ali Demir, Hüseyin Bilişik, Mustafa Aslıer, Erol Özden ve daha pek çok isme ait tablolar bulunuyor.
Burhan Alkar, Metin Yurdanur, Jale Yılmabaşar, Hüseyin Gezer gibi isimlere ait heykel ve seramik sanatı eserlerinin de sergilendiği müzede annelik teması üzerine sanata dair geniş bir koleksiyon sunuluyor.
Müzede, geçmişten bugüne annelerin kullandığı ve anneliği simgeleyen eşyalar, objeler, anneliğin değerine dikkati çeken sanatsal çalışmalar, tablolar bulunuyor.
Bebeklerin kullandığı kıyafet, emzik, bez, biberon gibi eşyalar ve anne çocuk ilişkisini sanatsal bir anlatımla sunan çalışmalar da ziyaretçilere anılarını yeniden canlandırma imkanı sunuyor.
Türk resim ve heykel sanatının anne çocuk, anne bebek temalı pek çok önemli eserinin de bulunduğu müzede, Türkiye'den ve farklı ülkelerden "analık madalyası" örnekleri sergileniyor.
Geçici sergi alanında ise Cumhuriyet Müzesi envanterine kayıtlı Mustafa Kemal Atatürk'ün bebeklik eşyaları zıbını ve başlığı ile Zübeyde Hanım'ın seccadesi ziyaretçilerin ilgisine sunuluyor.
Dünya anne bebek koleksiyonunun bulunduğu salonda ise 50'den fazla ülkeye ait anne bebek temalı ve görselli antika bebekler yer alıyor.
Yazar Şermin Yaşar, müzeyi ve kuruluş sürecini anlattı.
"Anadolu annelerinin biraz sırtını sıvazlamak istedim" diyen Yaşar, bunu yapmanın pek çok yolunun bulunduğunu, müze fikrinin de bunlardan biri olduğunu söyleyerek, "Anlatmak istediğim Anadolu'nun annelik hikayelerini, annelik tarihini ve o eşsiz sanat eserlerini bir araya getirip bir kompozisyon oluşturarak biraz Anadolu kadınına, Anadolu annelerine, bugünün annelerine ve kadınlarına bir selam vermek istedim." ifadelerini kullandı.
Müzeye gelen ziyaretçilerin bir sanat eserine bakarak dile getirdikleri "Ondan benim annemde de vardı. Bundan benim de vardı" ifadelerinin aslında bir "birliktelik duygusunu" yansıttığı değerlendirmesinde bulunan Yaşar, şöyle konuştu:
"Bir sanat eseri kıymetlidir. Müzelerde bulunan envanterler değerli ve kıymetlidir. Böyle baktığında aslında kendi annesinde olanın, kendi evinde var olanın, kendi çocuğuna ya da kendi çocukluğunda alınmış ve verilmiş olanın ne kadar kıymetli ve değerli olduğunu da görebiliyor ziyaretçilerimiz."
- "El ele gezmelerini istiyoruz"
Ziyaretçilerden, "Hemen çıktım ve annemi aradım" şeklinde dönüşler aldıklarını bildiren Yaşar, annesi ya da çocuğuyla gelenlerin müzeyi el ele gezmelerini istediklerini, bunu görmenin kendileri için çok mutluluk verici olduğunu ifade etti. Yaşar, müzeyi gezen anne ve çocuklarının aralarındaki bağı hatırlamalarının, müzeden birbirlerine sevgi sözcükleriyle ayrılmalarının kendileri için kıymetli olduğunu söyledi.
Dünyanın her yerinde çocukların annelerinin yanında, kucağında, omzunda, dizinde, yanı başında olduğunu, her kültürde bu durumun benzediğini ziyaretçilere göstermek istediklerini belirten Yaşar, bunun katılımcıları iyi hissettirdiğini ve onlara tanıdık geldiğini anlattı.
- "Bugünün yaşantısı başka çocukların varlığını çok fazla düşünmeye fırsat vermiyor"
Annenin yokluğunun da bahsedilmesi gereken başka bir konuya dönüştüğünü, bu nedenle öksüzlük kavramına da değinmek istediklerini kaydeden Yaşar, şöyle konuştu:
"Çünkü öksüz kelimesi eski Türkçe ve geride kalmış bir kelime. Kelime eski olunca sanki kavramın kendisi de eskiymiş gibi algılıyoruz ve bugün insanımız sadece kendi çocuğuna ve kendi anneliğine daha çok odaklanıyor. Bugünün yaşantısı başka çocukların varlığını çok fazla düşünmeye fırsat vermiyor. Kelime eski ama kavram hala devam ediyor. Hala öksüz çocuklar var. Bunun üzerine düşündürtmek istedik biraz da."
Yorumlar (0)
Facebook Yorumları